top of page

Sıfır noktasındaki kadın!

Mısır'lı yazar Nawal El Saadawi'nin tek solukta okuyabileceğiniz, yıllar geçse de değişmeyecek olan, belki de "erk(-eğ)in" kurmakta olduğu dünyanın tökezlediğini, kadının bir metağ olarak gösterildiğini, kız çocuklarının ev temizlemek, yemek yapmak; gerektiğinde kendini aç bırakarak eşlerinin karnını doyurmak üzere programlanmış birer robota dönüştürüldüğünü bir tokat gibi okuyucunun yüzüne çarpıyor! Yaşadığımız toplumda çok yabancı olmadığımız Firdevs'in hikayesine geçmeden önce sayın Vasıf Öngören'in kaleme aldığı "Asiye Nasıl Kurtulur"u hatırlatmak isterim. Firdevs ile o kadar örtüşür ki Asiye'nin hikayesi. Kadın olmanın, hele de bir fahişe olmanın ne demek olduğunu ödenen bedelleri çok iyi gösterir.

Kitapta, yazarın sorduğu soru çok önemli bir nokta aslında. Sıfır noktasındaki kadın. Sahi sıfır noktası neresidir? Nereden başlar? Bireyler kaç kez gelmiştir sıfır noktasına ve yeniden başlamak istemiştir. Ya her seferinde talihsiz başlarsa? Ya da her umudun sonu hüsran olursa, tekrar geldiğinde o sıfır noktasına ne yapardın? Firdevs birçok kez sıfır noktasında kıskıvrak beklemiştir. Her seferinde dimdik yaşama sarılmıştır ki insan her seferinde umut üretmez mi? İçindeki o küçük kız çocuğu onu asla terketmemiştir. Çocuksu, saf duygularıyla bakmıştır hayata. Bu da karşı tarafa kolay güvenmesine neden olmuştur. Okurken şunu soruyorum kendime, neden bir tane iyi insan çıkmamıştır karşısına? Sahi nerede bu "iyi " insanlar? Fakat en zalimi de gelse, Firdevs'in gücüne hayran kalmamak elde değil.

Firdevs, fakir bir ailede büyüdü. Babası sürekli annesini döverdi. Fakirlikten bir bir kaybetti kardeşlerini. Kız kardeşi ölse, baba yemeğini yer yatardı. Erkek kardeşi ölmüşse; annesine bir tokat atar, yemeğini yer yatardı. Her koşulda yemeğini yerdi. Firdevs, anne- babasını erken yaşta kaybetti. Yaşamındaki ilk tacizini eden kişi öz amcasıydı. Sonra yatılı bir okula gönderdi. çok zekiydi. Okul ikincisi olmuştu. Ancak amcası üniversiteye gitmesine izin vermedi. Çünkü erkeklerle aynı ortamda olacaktı, onun yerine altmış yaşında bir adamla evlendirmek daha ahlaklıydı. Daha iyi bir gelecek olacaktı. Kocası her gün tecavüz etti Firdevs'e. Şiddet uyguladı. Firdevs kurutluşunu sokakta gördü, kaçtı evden. böyle hikayeler aynı mı gider bilemem ama Firdevs sonunda bir seks işçisi oldu. Ama o, bu yolun çok hazin olduğunu düşünmüyordu. Saygın olmayan bir mesleği yaptığını düşünse de, kadının özgürleştiğine inanıyordu, ki öyleydi de.. Özgürdü.. Kendi fiyatını kendi belirliyordu. Ta ki günün birinde bir pezevenk kapısına dayanana kadar.

Firdevs çok ünlü ve pahalı olunca, kamusal ilişkileri, bağları çok kuvvetli olan bu "pezevenk" - kibarlaştırılmış terim henüz yok- tehditle Firdevs'in kazancına ortak olur. Firdevs özgür olmak istedğinde elbette buna izin vermeyecekti ve bunu canıyla ödeyecekti. Çünkü hiçbir özgürlük öylesine verilmemişti. Firdevs hiç pişman değildi. Caddelerde yürürken herkes onu izliyordu. Başı dik ve asildi. Af için mektup yazmayı bile reddetti., çünkü onların suç dediği şey, Firdevs için suç değildi. Firdevs özgürdü, korkmuyordu. İstekleri yoktu. Ne yaşamak istiyordu, ne de ölmekten korkuyordu. Tam orada, sıfır noktasında duruyordu. Hücresinde soğuk zeminde oturan güçlü kadın, erkeklerin ikiyüzlülüğünü, zavallılığını çok iyi tanıyordu ve bunu bize çok iyi geçirmişti.

İyi bir seks işçisi, gazeteye baktığında her erkeği tanımayabilir, ama yine de tükürmek gelir içinden. Çünkü, Kralların, Diktatörlerin, Prenslerin, Polislerin ve ülkeyi yöneten tüm erkeklerin nasıl olduklarını çok iyi bilir.


"Yaşamımız boyunca bizi köleleştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır. Özgürlüğüm onları öfkelendiriyordu. Hala istediğim, korktuğum ya da özlediğim bir şey kalmış olması hoşlarına giderdi. O zaman beni bir kez daha köleleştirebilirlerdi"

FİRDEVS


Ruhu özgür bütün kadınlara...






bottom of page