top of page

Döngü

İşte sen busun, bu kadarcıksın.. Asla daha fazlası olamayacaksın.. ve biz.. Gelmekte olmayan ve asla gelmeyecek olan bir şeyin, belki de küçücük bir şeyin bekleyenleri konumundayız.

Şimdi ne yapmalı sence? Zaten gelmeyeceğini bildiğimiz o küçücük şeyi beklemeye devam mı edelim, yoksa bunu kabul edip yeni bir son mu belirleyelim? Peki bunu sorgulayan hangimiz sence? Sen mi.. ben mi.. yoksa bütün bunları iş olsun diye herhangi bir kalemle karalayan mı?


Evin bir odasında.. sıcacık köşende oturuyorsun. Dışarıda müthiş bir soğuk var. Her yer bembeyaz.. Beyazı seversin.. peki dışarıda olup bitenlerden haberin var mı? Neredeyse her yanı beyaz olmuş sokaklarda dolaşan insanlardan.. sıcacık odanda otururken, işe yetişme telaşlarını anlayabilir misin? Gözünün önüne getir, bacaklar.. sonra ayaklar.. adım atan ayaklar.. kiminde spor ayakkabısı, kiminde bot, kiminde yırtık bir lastik pabuç olan ayaklar.. hemen gözünün önüne getir ve onları düşün! Takılıp düşenler, kalbi kırık dolaşanlar.. belki de hiç yoktan, boktan bir sebepten kırıktır.. belki de kendi kalbini kendisi kırmıştır ve bunun farkına varana dek o kırıklıkla, o hüzünle oradan oraya… o beyazlığın ortasında.. üzerine buzdan kayıp düşmesi çok trajik olurdu. Sen sıcacık odanda tüm bunları düşleyip kurgularken, insanlar sokağın bir ucundan diğerine.. Hızlı adımlarla.. Adeta kaçarcasına.. sen farkında olmadan onların hayatlarına müdahil olurcasına! Ne aptal bir döngü.. bütün bunları kim kurguladı ki?


Müthiş bir sessizlik hakim.. Odandaki kocaman camlar mı bunu sağlıyor, yoksa sen rahatsız olma diye mi bu sessizlik? Belki de yağan karın sessizliği.. herkes işinde oysa ki. Ama sen odandasın.. Korunaklı ve günün birinde belki asla korunaklı olmayacak, ama şu an korunaklı olduğunu düşündüğün o sıcacık odandasın..Durağanlık canını sıkmış durumda. Her şey olabildiğince durağan, peki ama biraz sonra esecek olan kasırganın habercisi olabilir mi? Ki öyleyse durağanlığın tadını dilediğince çıkartmamak ahmaklık olur. Sonra pişman olma diye bütün bu söylediklerim.. peki ben bunu kime söylüyorum? Yağmakta olan kara değil herhalde. Belki de yeşilin veya kırmızının üzerinde konumlanmış duran beyaza.. O kadar sakin ve kendilerinden emin görünüyorlar ki; esen bir rüzgarla al aşağı olma tehlikesini gözetmeden.. Zamk gibi yapışma gayreti içindeler.. Ama yine de sakin görünüyorlar, kendinden emin ve gayretli.. bir sonraki esinti gelene kadar yerleri garantili. En azından şimdilik.. Öyle görünüyor. Ne muhteşem bir döngü.. Bir sağa bir sola, bir yukarı bir aşağı.. koşar adımlarla.. kaçarcasına.. Arada bir soluklanarak, belki biraz düşünerek.. belki daha çok gerekircesine.. Hayır rüzgar, şimdi olmaz.. sakinliği bozma.. lütfen!


Kararmakta olan hava yeni doğacak bir günü müjdelemekte.. Çünkü yeni bir günün başlaması için, içinde bulunduğumuz günün bitmesi gerekir. Birazdan yanacak olan sokak lambaları bize yeniden beyazı hatırlatacak. Işığın aşağı doğru süzülüşünü hayal et ve içinden geçen kar tanelerini.. eğer aşağıdan yukarı yağmıyorlarsa, yukarıdan aşağıya düşüşlerini hayal et.. ve eğer yapabiliyorsan bir şeyler karala, bu sana çok iyi gelecektir.. Beğenmezsen en fazla buruşturup çöpe atarsın, sonra da dışarıya çöp dökmeye çıkarsın.. içine çektiğin hava sana iyi gelir.. soğuk sende bir şok etkisi yapar ve kendine gelirsin.. neden o kar tanelerinin üzerinde yuvarlanmayasın? Belki de yoldan geçen birine tanımadığın halde, sırf içinden geldiği için kar atarsın.. o da bu oyununa karşılık verirse ne ala yoksa kafana çantayı yiyebilirsin! Tüm bunları hayal etmiş olman gerekir. Kara basışını hayal et..ayak seslerini iyice dinle ve beyazın çıkardığı o ritme ayak uydur.. ne kadar güzeller değil mi? İşte beklenen oldu, dikkat etmedin, buzun farkına varmadan kayıp düşüverdin.. Canın çok yandı, tam o esnada yabancı bir el uzandı.. sana yardım etmek için.. tanımadık o yüze baktın, sonra yerdeki beyaza ve dikkatsizliğine gülümsedin.. belki de en başından beri sokaktaydın.. oradan oraya, derin adımlarla.. adeta kaçarcasına.. peki ama neyden kaçıyorsun? Kırılmış olan kalbinden mi? Yalnızlığa ihtiyaç duydun, belki biraz şefkate.. Odanın sıcaklığında olmayı düşledin, korunduğun o alanda.. ama orada değildin.. derin bir nefes aldın ve eğer zamk gibi yere yapışma gayretin yoksa yerden kalkmak için gayret ettin.. Sana yardım eden o kişinin gözlerinin içine baktın ve minnet dolu bir ifadeyle gülümsedin. Şimdi otur ve doğmakta olan yeni günü bekle.. düşle..



bottom of page